Monday, June 20, 2011

annemin aldıkları

bugün annemlerde odamı depodan çıkarıp, bir arşive benzetmeye çalışırken bir liste buldum... üzerinde tarih yok... sanırım lise defterlerinden biri... albümlerimin listesini yapmışım... başlık biraz nostaljik "kaset listesi"... şimdi o kasetlerin hepsi kırık bir valizde, odadaki devasa çalışma masasının altında duruyorlar... kaset listesi ikiye ayrılıyor... orjinaller ve çekimler... aslında çekimlerin yanına da parantez açık p., r., k. koymuşum ama ne olduklarını anlamam - zira hatırlamıyorum - biraz sürdü... plaktan çekim, radyodan çekim, kasetten çekim....
listenin başında iki isim var... annemin aldıkları... tanita tikaram ve tracy chapman... kasetlerini arayıp bulmadım... yalan yok... o bavulu açmak zor, tozlu, göz yaşlı, kahkahalı, dolu gelecekti... ben de youtube'dan iki şarkısını dinledim....


Saturday, June 18, 2011

bugün sınav var


volkan bugün sınava girdi. benim bir öss-öys deneyimim var. volkan sınava girme konusunda uzman... bu kaçıncısı.... sanırım 12... hatta 13 bile olabilir... neler deneyimlemiştir arada kim bilir... ama bu sefer kızıp gelmiş... gerçi geçen sene de homurdanmıştı ama....
konu: metro jetonu... nasıl mı?
volkan sınava giderken yanına kağıt para dışında bir şey almadı, bir tek metal olmayan metro jetonu. girişte polisler metro jetonunu da almaya kalkıyor, kalkınca hem polislerin kendi inisiyatifleri olduğu için, hem de potansiyel kopyacı olarak görülmekten, en sonunda, sıkılan ve deliren volkan patlıyor... polis, volkan'a "bana ne kızıyorsun" demiş, volkan da "kime kızayım" demiş...
seçim söylemi yuvarlanmacasında ortadan kaybolan konulardan biri de bu sınav ve ösym... ben neye kızgın olduğumu söyleyeyim o zaman, kime kızmam gerektiğini birlikte buluruz belki...
sınava giren her bir adaya POTANSİYEL kopyacı muamelesi yapılmasına... benim ödediğim vergiden alınan kurşun kalemlere ve 372.000 liralık nane şekerine... insanların saatlerinden, yüzüklerine kadar herşeylerine el konulmasına.... sınavla ilgili sıkıntılar ösym içinden yaşanırken, öğrencilere fatura edilmesine... bundan önce olanları saymayacağım ancak, en son tıpta yeterlilik sınavında 100 sorudan 75'inin aynı yerde ve aynı sorular olmasına rağmen sadece koordinatörün yerinden edilip ösym başkanının koltuğunda rahat rahat oturmasına...
biraz bozuluyorum sanırım....



Thursday, June 16, 2011

canım sıkkın

Derdim seçim sonuçları, lakin derdim AKP değil... nasıl oluyor? şöyle oluyor...
seçimlerden sonra yapılan yorumlar canımı sıkıyor biraz... düşünün ki bir ülkede seçim barajı var... bu baraj %10'nun altında olan tüm grupların, siyasetlerin, fikirlerin varlığını yok sayıyor...
dolayısıyla temsili demokrasi içinde var olamıyor "azınlıklar" ya da sayısı az olanlar... biliyoruz ki temsili demokrasi kafa saymaca usulü işliyor... bir taraftaki, bir gruptaki kafalar sayıca fazla ise temsil imkanı buluyor... azsa... olmasa da olur...
bu yok sayma o kadar sık "aman dikkat" diye tekrarlanıyor ki... azınlık kafalarının buluştuğu yerlere gitmemeye başlıyor insanlar... diğer bir deyişle azsan işe yaramıyor diye anlatıyor birileri... o yüzden "çok"a meyil ediyor azlar... ya da çok olmak için meyil ediyorlar.. buna da demokrasi deniyor... barajın altında kalacak partilere oy vermeyin, oyunuz çöpe gider en çok duyduğumuz söylem değil mi aciba...
hani neden çöpe gitsin, bu da başka bir fikrin dillenmesi... bu da başka bir görüşün dile getirilişi... yok... nerede... eğer iktidar değilsen ya da iktidara talip değilsen çöpe gider....
gitmez yahu... eğer bu alan bir tartışmalar alanı ise... eğer bu alan bir istişare alanı ise... eğer bu alan bir akıl çarptırmaca alanı ise ne kadar çok fikir, o kadar çok akıla varamıyoruz bir türlü...

ne kadar çok oy, o kadar güçlüyüm aklı beni benden alıyor... oyları partiler alıyor, temsilciler değil, oyları genel başkanlar alıyor, temsilciler değil, oyları taraftarlıklar alıyor, temsilciler değil... partiler listeleri asıyor... biz de gidip onların belirlediği listelere oy veriyoruz... elbette bağımsızlar dışında...

bir de türkiye'nin partisi olma durumu var... tüm partiler için ne kadar türkiye'nin partisi tartışması yapılıyor... türkiye'de bu kadar tek düze insanlar mı yaşıyor ki, her parti her yerin temsilcisini çıkarsın... kentte, köyde, kadın, erkek, farklı etnik gruplar.... herkesi temsil etme kaygısı neden acaba... bu kadar mı siyasetsiz kaldık.. kaldık galiba...

canım sıkkın işte... görünmezler yüzünden, kafa saymaca yüzünden, sesleri duyulmayanlar yüzünden....

sonra çıkıp ister AKP'li, ister CHP'li isterse de MHP'li yöneticiler olsun ne kadar güzel bir demokrasi sınavı verdiğimizden, sandığa gidişin %87'i bulduğundan dem vuruyorlar... hiç bahsetmiyoruz ama 1.000.000 yakın oyun geçersiz sayıldığını, sandığa gidenlerin seçimlerinin barajlarla engellendiğinden, sandığa gidenlere ilgili ilin milletvekili adaylarını sorsan cevap veremeyeceklerinden...
biraz nike mı, adidas mı; mango mu zara mı tartışmasına benziyor galiba... keşke benzemese...


Saturday, June 04, 2011

biraz canım sıkkın...

ruh halimden memnun değilim yaw... biraz canım sıkkın... umarsız halimle ne yapmam gerektiğini umar-lı halim düşünüp duruyor... auguste'yle bir ufak konuşasım var. auguste kim mi? rodin yafu... umar-lı halim rodin'in düşünen adamı gibi duruyor... ama duruyor... umarsız halimse - iklimden herhalde - amaaannnnn diyor... :)
derste öğretmişlerdi aslında, belirsizlik hali panikle sarmalanınca öfke, korku ve umarsızlık ziyarete geliyorlardı sanırım...
eksik kaldı mı hatırlamıyorum, ziyaretin sırası nasıldı onu da hatırlamıyorum...
amaaannnn... ne yapalım...